“Kuran’ın ne olduğunu izah etmeye çalışalım önce. Kuran bizim elimizde tuttuğumuz mushaf değil. Elimizde tuttuğumuz şeyin adı kitap. Arasında ne fark var diyebilirsiniz. Aslında bu farkı Kuran bize söylüyor. İnsan denen varlık da zaten Kuran’ın kendisidir ancak Kuran’ın bilincine inmesi gereklidir. Bu olmadığı sürece insan, Kuran olmasına rağmen bunu bilmeyen, bilmese de kendinde Kuran algoritmaları çalışmaya devam eden bir varlık olur.” diyen Kuran Külliyatı serisi Alak ”Rabb’in Molekülü”, Kadir ”Kesretten Çıkış”, Fecr “Olay Ufku” kitaplarının yazarı, Kimya Bilimci, Eğitmen, Yazar Hülya Kavuzlu ile Kuran’ın algoritmasını, Levhi Mahfuz’u, evrenselliğini ve kitleleri buluşturan çalışmalarını konuştuk.
Röportaj: Simge Aytaş
Hülya Hanım, Kimya Bilimci olarak tamamladığınız öğrenim hayatınızın hemen ardından üretim ve kalite sistem alanlarında mühendis olarak başladığınız iş hayatınızda yöneticilik yaptığınız kurumsal bir geçmişiniz var. Öncelikle sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?
Kimya Bilimci olarak üniversite hayatım bittikten sonra hemen kariyer yaşantım başladı. Uluslararası firmalarda yöneticilik yaptım; yaklaşık 10 yıllık kariyer tecrübem oldu. Bu süreç 2010 yılında radikal bir kararla tamamlanarak evrensel vazifeme başlamak üzere hayatım şimdiki şekline evrildi. Elbette kolay olmayan, bu önünü görmeden ilerleyebilme süreci, Allah’a olan adanmışlığın bir bedeliydi. Hayat dümdüz bir yol değildir, bana göre inişlerin çıkışların olduğu engebeli bazen çukurların olduğu bir patika gibidir. Genellikle yolda ilerlerken önünüze gelecek olan bir sonraki aşamayı göremezsiniz. Ancak yol devam etmektedir. Kolay olmayan bu ilerleyişte kararlılık, asla vazgeçmeme, isteklilik ulaşacağınız yere varmanızdaki en güçlü araçlar olacaktır. Böylesine hayati aldığım kararı sonuna kadar devam ettirmemi, Allah’a olan iman ve adanmışlık sağladı. Bu mücadelem 2014 yılına kadar sürdü. Öğrencilerime de söylerim yaşamda nefse karşı daima inatçı olun. Genellikle inat nefsi gelişen kardeşlerimiz vardır muhatap olduğu konularda kişilere karşı hep inatçılık yaparlar. Aslında zaman zaman tersine yaptığımız durumlar hep olmuştur. Bu nedenle söylediğim şey nefs ile cihada çıktığımız savaş meydanında kimseye karşı değil nefse karşı inatçılığımızı sergilemeliyiz. Hiç şüphesiz ben de bunu yaptım.
15 yaşında bir aydınlanma yaşamışsınız. Eğer paylaşmanız mümkünse ne oldu ve manevi ve spiritüel yolculuğunuz nasıl başladı? İlim ve hakikat bilgilerini nasıl yaşayıp aktarmaya başladınız?
Açık şuurlu bir varlık olarak geldiğim dünya yaşayışında dilim dönmeye başladığı andan itibaren hakikati, kelamı anlatmaya başladım. Çoğunlukla uykuyla geçirdiğim bebeklik ve çocukluk dönemim aslında rüya diye bilinen alanda dünya vazifemin hatırlatılmasına yönelik eğitimdi diyebiliriz. 15 yaşlarımda ilk tebliği aldım. O süreçlerde Kuran’ı okuma ve hakikati anlatmalarım daha da sıklaştı. Ve sonra üniversite süreci ardından iş hayatımın sonuna kadar böyle devam etti. Ta ki 2010’a kadar. 2010’dan itibaren her şeyi bırakarak dünya vazifeme fiilen de başlamış oldum.
“Kuran’ı anlamak için indirildiği 1440 yıl öncesine değil, çok daha evveliyatına gitmemiz gerekir”
Yaşadığınız aydınlanmadan Kur’an-ı Kerim üzerindeki araştırmalarınızdan bahsedebilir miyiz? Sizce Kuran Nedir?
Kuran’ın ne olduğunu izah etmeye çalışalım önce. Kuran bizim elimizde tuttuğumuz mushaf değil. Elimizde tuttuğumuz şeyin adı kitap. Arasında ne fark var diyebilirsiniz. Aslında bu farkı Kuran bize söylüyor. Kuran ve kitap kavramlarını ayrı ayrı görüyoruz. Kuran, kitap olarak dilinin Arapça olduğunu fakat Kuran’ın “ayetül kuranen arabiyen” diye ifade ederek, parça parça olan ayetlerin yani algoritmaların bütünlenmiş hali olduğunu ifade eder. Yani bir dili olmayan, sistemin ta kendisi olduğunu açıklar. Kuran’ı anlamak için indirildiği 1440 yıl öncesine değil, çok daha evveliyatına gitmemiz gerekir. Allah’ın yaratımının başladığı tek noktaya gittiğimizde yani daha dünya, sen, ben, kâinat yokken ilk olarak Levhi Mahfuz yaratılıyor. Yazılımların bulunduğu levha anlamına gelir. Bir çeşit kâinatın dev hard diskidir diyebiliriz. Yani daha kâinat yaratılmadan önce onun algoritmaları, sistemleri oluşturuldu önce. Levhi Mahfuz, Allah katında bulunur ve algı ile erişebileceğimiz bir şey değildir. İçinde, tüm yaratılacak kâinatın ve her boyutta işleyecek türlü tabiat kanunlarıyla buralarda yaşayacak olan mevcudatın bilgisi yazılımsal olarak bulunur. Levhi Mahfuz’un bize yansıması Kuran şeklindedir. Kuran, içinde yaşadığımız dünyanın ve evrenin işleyişini, kurallarını yani algoritmalarını içerir. İlk defa yeryüzünün var edilmesi, Âdem kavramına atıf olarak, Âdemin yeryüzüne inmesiyle birlikte Kuran yeryüzüne inmiş oldu. Yani Kuran henüz hiçbir şey yokken yazılmış ve ilk defa Âdemle yeryüzüne inmiştir. Sonraki süreçlerde Kuran’ın bizlerin bilincine inme süreçleri gerçekleşmiş olarak bir müfredat doğrultusunda kısım kısım bizlerde ortaya çıkmıştır. Zira insan denen varlık da zaten Kuran’ın kendisidir ancak Kuran’ın bilincine inmesi gereklidir. Bu olmadığı sürece insan, Kuran olmasına rağmen bunu bilmeyen, bilmese de kendinde Kuran algoritmaları çalışmaya devam eden bir varlık olur.
“Algoritma dediğimiz şey Kuran’da ayet diye geçiyor. İçimizde cereyan eden türlü algoritmaların tamamı Kuran’dır. İnsan yürüyen Kuran diyebiliriz”
Bu algoritmayı kitap olarak elimize aldığımızda Kuran bize nasıl anlatıyor?
Algoritma dediğimiz şey Kuran’da ayet diye geçiyor. Ayetler algoritmalardır ve ayetteki kelimeler ise kelime değil algoritmaları oluşturan kodlardır. İşte bu matris sistemin kendisi, algoritmalardan oluşan ve içimizde cereyan eden türlü algoritmaların tamamı Kuran’dır. Kuran dolayısıyla aslında yeryüzünün kendisidir… Sistemin kendisi yani… Örneğin, insan yürüyen Kuran diyebiliriz. Tüm ayetler bizde var. Duygularımıza, içimizde çalışan reaksiyonlarda, bir şeye verdiğimiz tepkide, her şeyde Kuran çalışıyor ve insan bunu bilse de bilmese de yaşıyor. Yani Kuran evrenseldir.
“Hak kalptedir, beyinde Allah’ı bulamazsınız. Beyin ateisttir. Reddeder, ilkeldir”
Evreni, sistemi, Âdem’i anlatıyorsunuz. Bizimle de paylaşır mısınız?
Bizler bu âleme gelmeden önce nur katında nur fazında var edildik. Kuran, Âdem ile yeryüzü oluştuğunda ilk defa inmiş oldu. Daha sonra Kuran, Hz. İbrahim ile bilincimize indi. Hz. İbrahim programı ile beraber Kuran, insanda kayıtlı algoritma olmasına rağmen bilinçte ortaya çıkarıldı ve böylece bizde zaten bulunan Kuran hem de bilincimize inmiş oldu. İnsanlık böyle gelişirken bizlerde Hz. Musa programı aktifleşti ve beyin algoritmaları başladı. Hz. Musa programı ile beraber ilk defa Tevrat Kuran’ı indirildi. Tevrat içerisinde hidayet ve nur bulunduran bir algoritmalar bütünüdür. Hz. Musa kodunu Kuran’ın neresinde görürsek orada beyinden bahsediyor olduğunu anlayabiliriz. Hemen ardından Zebur Kuran’ı iniyor. Bu bizlerde Hz. Davut programı ile aktive edildi. Hz. Davut, akıl yürütme, muhakeme etme gibi yine beyin algoritmalarından oluşuyor. Bunlar ayrı gelmiş kitaplar değil hepsi Kuran’dır. Beyin gelişimi sonrasında Hz. İsa programı aktif edilerek kalp programları devreye alındı. Hz. İsa aktivasyonu ile İncil Kuran’ı indirildi. Beyin ve kalp aktive edildikten sonra kalp-beyin birlemesi gerekti. Bu da Hz. Muhammed programıyla sağlandı. Hak kalptedir, beyinde Allah’ı bulamazsınız. Beyin ateisttir. Reddeder, ilkeldir. Prefrontal lob dışında Allah’ı anlayan bölüm yoktur beyinde. Secde hali frontal lob dediğimiz yeri aktifleştiriyor.
“Okuyucu hangi bilinçteyse Kuran kendini okuyucuya o bilinçte açar”
Kitaplarınız Kuran’dan sureler şeklinde bilimsel ispatlı. Kur’an üzerine yürüttüğünüz özel çalışma ile ”Arapça bilmeden Kuran bilinebilir, Arapça bilmek de Kuran bilmek değildir” mottosu ile insanların Kur’an öğrenmesine hizmet etmektesiniz. Alak’tan yani Rabb’in Molekülü’nü anlattığınız kitabınızdan bahsedebilir miyiz?
“Kuran zikrdir” ayetine göre açık şekilde Kuran’ın titreşimden ibaret yani frekans olduğunu anlıyoruz. O halde Kuran okuması dediğimizde frekans okuması yapmayı anlayabiliriz. Kuran’da rettilli okumadan bahsettiği ayetler var. Rettilli, kelime kelime hatta harf harf okumak demek. Kod kod okumak olarak anlayabiliriz. Göz ile takip ve eş zamanlı olarak dinleme şeklinde 7 kez üst üste okuyoruz ve 7 gece yapıyoruz bu okumayı. Alak suresinin açılımını yaptığım kitaplarda detaylı biçimde izah etmiştim. Keza başka ayette tilavet okumasından bahseder ki o da dinleyerek takip ederek okuma anlamındadır. Böyle okuma sayesinde o ayetin bizde bulunduğu hücreler titreşiyor ve pasif kodu aktive ederek o surenin ya da ayetin kendimizde ortaya çıkmasını sağlıyoruz. Bir diğer Kuran’ın özelliği ise okuyucu hangi bilinçteyse Kuran kendini, okuyucuya o bilinçte açar. Böylece Kuran’ı okudukça kişi her defasında daha yüksek bilinç seviyesine yükselir. Kuran bu anlamda “yükseltici”dir diyebiliriz. Açılımını yaptığım surelerin ilki olan Alak’tan sonra Kadir ve Fecr surelerini çok detaylı bağlantı kurulacak şekilde bahsettik.
Kuran’daki tüm sureleri kitaplaştırmayı hedefliyor ve Kuran Külkiyatı oluşturuyorsunuz. Evrensel Kur’an Külliyatı bu şekilde devam edecekse bir sonraki kitabınız hangi sure adını taşıyacak, nelere değinmeyi düşünüyorsunuz sizden biraz ipucu alabilir miyiz?
Bizim yıllar önce yaptığımız Kuran açılımlarında bir sıraya göre mealleri yaptım. Olabildiğince o sırada sureleri yazmayı düşünüyorum ancak sonraki sureyi yine de şartlamıyorum. Bakalım dördüncü sureyi hep birlikte öğreneceğiz.
Hakikat seminerleri, bilim tabanlı ilim eğitimleri veriyorsunuz. Kendi ekolünüzü oluşturdunuz. İlahi Sistem Nur Şifası –Deep System Healing Therapy Metodolojisi nedir? Eğitimlerinizden de bahsedebilir miyiz?
İlahi Sistem Nur Şifası uluslararası ismi Deep System Healing Therapy (DSHT), insanın ilk yaratıldığı öz haline dönüşmesini sağlayacak olan Sevgi ve Nur Şifası’dır. Bu eğitimi alan kişiler özel ve seçilmiş kişilerdir. Öğrenciyi biz seçmiyoruz onlar seçiliyorlar. Çünkü sevgi ve nur şifası yapmak öyle olmayı gerektiriyor aynı zamanda. Bir yaşam şeklidir nur ve sevgi. Ana amaç öz-kendinden uzaklaşmış olan insanın yeniden kendisine ulaşmasını sağlamak. Konular ve içerik için kıymetli okuyucularımız bizi takip edebilirler. Sosyal medyada aktif olarak ve orada yer alan web sitemizden de içeriklere erişebilirler.
“Spiritüellik Okulunun müfredatı tamamen özgün ve Post-Spiritualizm anlayışını benimser”
Avrupa’da ilk defa olarak 2018 yılında Türkiye’de Spiritüellik Okulunu kurdunuz. Spiritüellik Okulu’nda hangi eğitimler var? Eğitim süresi ne kadar?
Spiritüellik Okulu, Avrupa’da hatta dünyada ilk defa kurulmuş müfredatı olan bilim tabanlı ilim eğitimileri sunan 3 yıllık bir okul. Burada öğrenciler belli bir müfredata bağlı olarak gittikçe derinleşen dersler görürken hem de manevi gelişimlerini sağlarlar. Bu anlamda Spiritüellik Okulu takva yolculuğudur. Hemen yeri gelmişken halk arasında bilinmeyen ya da yanlış bilinen spiritüel kelimesinin anlamını vurgulamak isterim. Spiritüel kelimesi saf, ruhsal anlamında olup spiritualizm ise ruhsal yolculuğa çıkmak anlamına gelen takva yolculuğudur. Bu takva yolculuğu bilim, ilim alarak evrensel bir yaşayış sürmek şeklindedir. Spiritualizm varoluşu, yaşamı ele alan felsefi bir yaklaşım içerir. Kendi içinde gruplara ayrılır; felsefi spiritualizm ve deneysel spiritualizm olarak. Ben deneysel spiritualizm başlığında Post-Spiritualizmin kurucusuyum. Spiritüellik Okulunun müfredatı tamamen özgün ve Post-Spiritualizm anlayışını benimser. Bu okula da dahil olmak isteyen okuyucularımız sosyal medya ve web sitesinden tüm detaylara ulaşabilirler.
“Spiritüeller Maneviyatlılar Derneği, Anadolu misyonu olarak, merkezi Türkiye olacak şekilde dünyada barış ve sevginin hâkim kılınmasını sağlamak amacıyla kuruldu”
SPRİTDER (Spiritüeller Maneviyatlılar Derneği)’i kurdunuz, kuruluş amacı ve hedefi nedir?
Spiritüeller Maneviyatlılar Derneği, Anadolu misyonu olarak, merkezi Türkiye olacak şekilde dünyada barış ve sevginin hâkim kılınmasını sağlamak amacıyla kuruldu. Hakikati insanlara ulaştırmak ve bunu yaparken de Kuran’ın anlattığı insan haline ermek düsturuyla faaliyetlerimizi yürütüyoruz. İnsan denen varlığın en mükemmel hasletlerini ortaya çıkarması için ki buna ben iyi insan programı diyorum, hem eylemlerimizle hem de söylemlerimizle insanlara bunu hatırlatmaya çalışıyoruz. Dünyada birlik ve bütünlük bilincini yaymak amacı ile sevgi ve barışın, kardeşliğin hakim olmasını misyon edinerek, insana, doğaya, hayvana, bitkiye hizmet etmek amacı ile kurduğumuz Spiritüeller Maneviyatlılar Derneğimiz halka hizmet Hak’ka hizmet şiarıyla zulüm görenlerin yanında, zulmedenlerin daima karşısında durmuştur. Yedi temel haslete sahip olarak; koşulsuz sevgi, koşulsuz saygı, koşulsuz sabır, koşulsuz tevazu, koşulsuz merhamet, koşulsuz fedakârlık, koşulsuz hayır ile Hak’ka hizmetini yerine getirmektedir. Dernek bünyesinde her ay düzenli burs verdiğimiz öğrenciler, nakdi destekte bulunduğumuz aileler, mutfak masrafını karşıladığımız aileler bulunuyor. Bunların dışında her yıl rutin olarak ramazan, kurban bayramlarında yardımlarda bulunuyoruz ve kömür yardımları yapıyoruz. Şu anda Kamu Yararına Dernek olmaya hak kazandık. Resmi süreçler içindeyiz.
Birçok ihtiyaç sahibine yardımlar yapıyorsunuz. Derneğinizde halka açık buluşmalarla bilgi aktarıyorsunuz. İnsanları birleştiren kalbinizle seviliyorsunuz. Derneğinize üyelikten ve yardımlarınızdan bahsedebilir miyiz?
Doğaya, hayvana, insana, kardeşliğe, birliğe, sevgi ve barışa hizmette ben de varım diyen tüm kardeşlerimizi yuvaya bekliyoruz. Yuva dedim çünkü dünyadaki tüm ışık dostlarımızı aynı çatı altında birlemek için yuva olarak kurduk derneği. Derneğimize www.spritder.org.tr adresinden kolaylıkla üye olunuyor. Dernekte Cumartesi Buluşmaları Hakikat Söyleşileri yapıyoruz. Herkese açık herkes katılabilir. Derneğimiz her cumartesi tüm sevgidaşların buluşma adresi; herkesi bekliyoruz.
“Tüm dünya din liderlerine, İslam’a davet ettiğim, İslam’a Çağrı Mektubu gönderdim. Ardından siyasilere ve şimdi de bilim insanlarına gönderiyoruz”
Dünyaya İslamiyet çağrısı yapmaya 2022’de başladınız. Papa dâhil olmak üzere tüm dünya din liderlerine İslam’a Çağrı Mektubu gönderdiniz. Filistin ve İsrail savaşı başladığında, İstanbul İsrail Başkonsolosluğu önünde, dünya liderlerine birlik olma çağrısında bulunarak Dünyaya Sesleniş konuşması gerçekleştirdiniz. Hala da çağrı yapmaya devam etmektesiniz. Destekler, tepkiler nasıl?
Tüm dünya din liderlerine, İslam’a davet ettiğim, İslam’a Çağrı Mektubu gönderdim. Ardından siyasilere ve şimdi de bilim insanlarına gönderiyoruz. İsrail Konsolosluğu önünde tüm dünyaya seslenerek sevgi ve barışa çağrı yaparak dünyayı İslam’a çağırdım. İsrail’in Filistin’e zulmünü, uyguladığı soykırımı ve bunlara göz yuman, bu vahşeti meşrulaştıran, hakikate sessiz kalan herkese seslendim. Ankara’da İsrail Büyükelçiliği önünde sevgi ve barış mesajı ardından sessiz oturma eylemi gerçekleştirdik ve İsrail’in sadece Filistin’i değil, tüm insanlığı karanlığa gömdüğünün simgesi olarak siyah çelenk bırakarak insani görevimizi yerine getirdik. Vahşete dur denilerek, herkesi sevgi ve barışa çağırdık. Destek ancak bizim bize olan desteğimizdir. Engellerle ise karşılaşmadık. Allah’ın işleri daima yolunda gider bizler sadece buna iştirak ederek yerine getiriyoruz.
Son olarak okuyucularımıza iletmek istedikleriniz nelerdir?
Kıymetli kardeşlerim, hepimizin birlikte bir plan üzere geldiğimiz dünya boyutunda hiç şüphesiz yerine getireceğimiz güzellikler var. Hepimiz aynı şeyi sağlamak için buradayız. Dünyada barış ancak sevgiyle tesis edilebilir. Koşulsuzca her şeye duyacağımız sevgi hepimizi kuşatacaktır. Birincil değil birlik, benlik değil heplik ile bizler, buraya gelmeden önce olduğu gibi birbirimizle bütün olabileceğiz. Dünyanın kurtuluşu iyilerin elindedir. Birleşelim ve dünyada sevgi ve barışı hâkim kılalım. Dünyayı sevgi kurtaracaktır.