Kendimizi ne kadar tanıyoruz? Seçimlerimizin farkında mıyız?
‘’Kendini Bil’’ ilkesi felsefe, din vb. sistemlerin en temel ilkelerinden biri. Kâinatın oluşumundan beri insanın anlam arayışı hep oldu ve hep olacak.
“Âdem âlem içinde; âlem de Âdem içinde.” demiş Hacı Bektaş-ı Veli.
Araştırmacı – Nefes Koçu Simge Aytaş
Kâinatı anlamak, ilim ve bilimle ilerlemek insanı tanımlamada en büyük ipucu bizlere. Bunu fark ettikçe, her yönü ile kendimizi kabulde olup ilerleyebilirsek yani seçimlerimizin sorumluluğunu alabilirsek kendimizden özgürleşebiliriz belki de.
Hayat boyu öğrendiklerimiz, kendi ilizyonumuzdan, değersizlik hipnozumuzdan bizi sıyıramıyorsa, zanlarımız ile hareket ettiğimizi fark edemiyorsak hala hayatın akışına güvenemiyoruz demektir. Hayat bize bunu fark ettirmek için var. Kendi oldurduklarımızı yaşadığımızı fark ettikçe, hayat yolu daha keyifli hale gelmekte…
Bayezid-i Bestami’nin “Hakikat aramakla bulunmaz, ancak bulanlar hep arayanlardır.” sözü çok güzel anlatır aslında anlam arayışının sonucunu…
Yolda biz yolcu da…
Çok sevdiğim biri, bir gün ‘’Yol bir, sürek bin bir’’ diyerek anlatmıştı her ruhun seçiminde olduğunu. Yolda biz yolcu da… O yolu gidiş şekli herkesin çok çeşitli ama yürünen yol aynı yol… Bir sancak altında toplanacağımız aşikâr.
Kalbimiz akıl süzgecimizden geçirdiklerini birleyebiliyorsa içinde, işte o an kendimize daha da yaklaştığımızın sinyalini alıyor olacağız belki de. Ne ararsak, kendimizde aramalıyız. Çünkü bu bize sunulmuş bir armağan. Kimsede aramak değil kendimizde arayıp kerameti ortaya çıkarmak da bize düşen.
Oldum demek, öldüm demek der şair. Kendimizde bu farkındalık uyandıysa, yolda olduğumuzun farkına varıp, sonsuz bir yolculukta olduğumuzu, asla olmak gibi bir kelimeye lügatımızda yer veremeyeceğimizi anlamış olmamız gerekiyor. Her an oldurduklarımıza dikkat ederek, kaderimize nasıl yön veriyoruz tayin etmemiz, bu durumda kaçınılmaz oluyor.
Olmuş bitmiş bir senaryoda rolümüzü bilip, sahnenin hakkını verip, zamanı geldiğinde bu sahneden ineceğiz. O güne dek her an kendimizden kendimize olan bu yolculuğun keyfinde olmanın huzurunda olmalıyız.
Gözlemci biz isek, gözlemciyi gözlemlemek bu durum…
Kendin ile yüzleşmeye hazırsan niyetlerinin, ağzından çıkan her sözün nasılda yaratıma geçirdiğini olayları, sana öğretilerini, yaşadığın halleri sen bile hayranlık ile izleyeceksin. Gözlemci biz isek, gözlemciyi gözlemlemek bu durum… Dışarıdan kendini izlemek, kendimize daha da yaklaştıracaktır bizleri.
Burada asıl tuzak nefsimizle her an yüzleştiğimizi fark etmek olmalı. Sistemin sahibi olan Yaradan’ı anlamak için önce kendimizi bilmemiz gerektiğini anlamalıyız. “Kendini bilen, Rabbini bilir” hadisinde olduğu gibi… Nefsini bilen, nefeste aynı kökten gelir, kendi nefesinde şifayı bulanın, kendini şifalandırdığı da aşikârdır.
Dengede kalabilmek için zorlanacağımız zamanlarımız elbet olacak, olmalı da… Bunun bile bir lütuf olduğunu fark ettiğimizde kendimizden özgürleşeceğizdir.
Gizli bir hazine olan ve bilinmek isteyen Yaradan bizlerde zuhurda olabilir mi? Hiçbir yere sığamayıp, mümin kulun kalbine sığan…
Kendini okumak her an mümkün, yeter ki seçimlerimizi yaşadığımızın farkında olalım. Beden bilmese ruh yolu bilir ve cesaretle ilerlememiz gerekir. Tercihlerimiz bizlere kolaylıkla, en doğru zamanda, en olması gerekeni sunacaktır her zaman. Sabır bu durumda en önemli etkendir.
Kendimizi gerçekleştirmek, kendimize anlayış gerektirir.
Anlayışlı mıyız kendimize? Sahi kendimize yakın mıyız? Şah damarından yakındaki kudreti hissedebiliyor muyuz?