Ana Sayfa Kişisel Gelişim Bilinçaltının Gizemli Gücünü Nasıl Yönetebiliriz?

Bilinçaltının Gizemli Gücünü Nasıl Yönetebiliriz?

Bilinçaltının Gizemli Gücünü Nasıl Yönetebiliriz?
Akyayla

Dergimizin bu sayısında bilinç ve bilinçaltı süreçlerini daha yakından anlamaya çalışacağız. Sorularımızı yönelttiğimiz Uluslararası Koçluk ve Koçlar Derneği Başkanı Osman Aykut Özalp’in çarpıcı açıklamalarıyla, bilinçaltının yaşamlarımızdaki etkilerini, bu gücün nasıl çalıştığını ve bu mekanizmayı nasıl yönetebileceğimizi öğreneceğiz. Bilinçaltının gizemli gücünü keşfetmeye hazır mısınız?

Bilinç, bilinçaltı, bilinçdışı ve bilinç üstü… Bu kavramlar sıklıkla duyuluyor ama aralarındaki farklar bazen kafa karıştırıcı olabiliyor. Bu kavramları bize basit ve anlaşılır bir şekilde açıklayabilir misiniz?

Tabii ki. Öncelikle bilinç, şu anda farkında olduğumuz düşünce, duygu ve algıları ifade eder. Yani şu an burada sohbet ediyoruz; bu tamamen bilincin alanında gerçekleşiyor. Bilinçaltı ise farkında olmadığımız ama yaşamımızı yönlendiren devasa bir bilgi deposudur. Çocukluk anılarımızdan, alışkanlıklarımıza kadar birçok şey burada saklanır. Bilinçdışı ise biraz daha derin ve erişilmesi zordur. Bastırılmış travmalar veya bilinçle farkında olmadığımız ama yaşamımızı etkileyen unsurlar bu alanla ilgilidir. Son olarak, bilinç üstü; şu anda aklımıza gelmeyen ancak kolayca hatırlayabileceğimiz bilgileri kapsar. Örneğin, dün yediğiniz yemeği hemen hatırlamanız bilinç üstünün bir işlevidir.

Yani bilinçaltımız hayatımızı kontrol eden gizli bir yönetici gibi mi?

Evet, tam da öyle… Bilinçaltı, sürekli çalışır ve birçok kararımızı etkiler. Hatta bazen bilinçaltı, düşündüğümüzden çok daha güçlü bir şekilde devreye girerek beklenmedik tepkiler göstermemize neden olabilir.

Peki, bilinçaltımız tam olarak bizi nasıl yönetir?

Bilinçaltı, geçmiş deneyimlerimize dayanarak otomatik tepkiler oluşturur. Örneğin, çocukken bir köpekten korktuysanız, yetişkinlikte bir köpek gördüğünüzde bu korkuyu tekrar hissedebilirsiniz. Bu bilinçaltınızın sizi koruma mekanizmasından kaynaklanır. Aynı şekilde, araba kullanmayı düşünelim; bir süre sonra bu tamamen otomatik hale gelir. Bu da bilinçaltınızın bir işlemidir.

“Bilinçaltı, hayatta kalmamızı sağlayan bir dost gibidir. Eğer bilinçaltınıza düzenli olarak “Ben başarılıyım” gibi olumlu mesajlar gönderirseniz, bu mesaj zamanla gerçekliğiniz haline gelir”

Bilinçaltı bize nasıl hizmet eder? Onu daha çok kendimize yardımcı bir araç olarak nasıl kullanabiliriz?

Bilinçaltı, hayatta kalmamızı sağlayan bir dost gibidir. Tehlike anında hızlı karar almamıza yardım eder ve hedeflerimize ulaşmak için bizi motive eder. Örneğin, sporcular zafer anlarını zihinsel olarak canlandırarak bilinçaltını başarı için programlar. Eğer bilinçaltınıza düzenli olarak “Ben başarılıyım” gibi olumlu mesajlar gönderirseniz, bu mesaj zamanla gerçekliğiniz haline gelir.

“Bilinçaltı, olumlu telkinlerle beslenerek istenilen hayatı yaratmanın anahtarıdır. Ancak hem en büyük destekçiniz hem de kontrolsüz kaldığında en büyük engeliniz olabilir”

Yani bilinçaltı doğru yönlendirilirse bir başarı aracı olarak kullanılabilir mi?

Kesinlikle! Bilinçaltı, olumlu telkinlerle beslenerek istenilen hayatı yaratmanın anahtarıdır. Ancak bu süreç düzenli bir çaba gerektirir. Bilinçaltı hem en büyük destekçiniz hem de kontrolsüz kaldığında en büyük engeliniz olabilir. Onu yönetmeyi öğrendiğinizde hayatınızda büyük değişimler yaratabilirsiniz.

Bu güçlü mekanizmayı nasıl yönetebiliriz?

Bilinçaltını yönetmek için bir program belirleyip düzenli pratik yapmak şarttır. Bilinçaltı, tekrar edilen mesajlar ve deneyimlerle şekillenir. Olumlu telkinler, görselleştirme ve meditasyon gibi yöntemlerle zihninizi yeniden yapılandırabilirsiniz.

Meditasyon ve olumlu telkinler insan zihninde tam olarak nasıl işliyor?

Meditasyon, zihni sakinleştirerek, bilincinize olumlu mesajlar iletmenize olanak tanır. Örneğin, “Başarılıyım” gibi oluşları düzenli olarak tekrarlamak, bu mesajların bilinçaltında kök salmasını sağlar. Görselleştirme oldukça etkilidir. Bir sporcu, yarışmadan önce zafer anını ayrıntılı bir şekilde hayal ederek bilincinin altını çizebilir. Bu yöntem, hedefinize ulaşmak için zihinsel bir köprü kurar. Bilinçaltı, onların bir bahçesi gibidir; düzenli olarak olumlu tohumların ekilmesi ve sabırla büyümeleri izlenmelidir. Küçük adımlarla başlama ve olumlu değişimlere bağlı olarak, motivasyonunuzu yüksek tutmanıza yardımcı olur. Büyük değişimler zaman alabilir, ancak düzenli çabayla bu mümkündür.

Peki, Osman Bey psikoloji bilimi bu konuda ne söylüyor? Bilinçaltını temizlemek ya da gerçekten düzenlemek mümkün mü?

Psikoloji bilimi, bilinçaltını tamamen temizleme veya silme gibi kavramları doğrudan kabul etmiyor. Bunun yerine, bilinçaltındaki olumsuz düşünceleri ve inançları değiştirmeye, bunları yeniden çerçevelemeye ve daha sağlıklı inançlara odaklanmaya yönlendiriyor.

“Bilinçaltı bir bilgisayar gibi sıfırlanamaz; ancak doğru araçlarla yeniden programlanabilir”

Bunun için hangi işlemler kullanılıyor?

Psikoloji bilimi, İnsanın bilincini dönüştürmek için çeşitli terapötik yöntemler sunuyor. Örneğin:

Psikanalitik Terapi: Bastırılmış duygu ve anılarını çıkararak, bunları işleyip dönüştürmesine yardımcı olur.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Olumsuz düşünce kalıplarını daha olumlu ve işlevsel çözümlerle değiştirmeyi amaçlayan bir terapi türüdür.

Hipnoterapi: Bilinçaltına doğrudan erişim sağlayarak istenmeyen düşünceleri ve inançları dönüştürmek için kullanılır.

Bu yöntemlerin ortak noktası, insanların bilinçaltındaki kalıpları fark etmelerine ve bunları dönüştürmelerine yardımcı olmaktır. Yani bilinçaltı bir bilgisayar gibi sıfırlanamaz; ancak doğru araçlarla yeniden programlanabilir.

Osman Bey, bilinçaltının üzerinde çalışmaya ihtiyaç duyduğumuzu nasıl anlıyoruz? Bunun belirgin işaretleri var mı?

Evet, bilinçaltının üzerinde çalışmamıza ihtiyaç duyduğumuzu gösteren bazı işaretler var. Bu işaretleri şöyle ifade edebiliriz.

Tekrarlayan olumsuz düşünce ve davranış kalıpları: Sürekli aynı hataları yapıyor ya da benzer sorunlarla karşılaşıyorsanız, bu bilincinizin altındaki kalıpları fark etme zamanı gelmiştir.

Geçmiş travmaların etkisi: Çocuklukta yaşadığınız bir olay bugün hala hayatınızı olumsuz etkiliyorsa bu da bir işarettir.

Kontrol edilemeyen duygusal tepkiler: Ani korku, öfke veya üzüntü gibi yoğun duygular yaşıyorsanız, bu duygular bilincinizin altında bastırılmış olabilir.

Sınırlayıcı inançlar: “Başarısızım” ya da “Sevilmeye değer biri değilim” gibi inançlarınız varsa, bilincinizdeki olumsuz olaylarla çalışmanız gerekir.

Yaşamda kısır döngü hissi: İlerleyemediğinizi ya da aynı yerde takılıp kaldığınızı hissediyorsanız, bilincinizdeki blokajları fark etme zamanı gelmiş olabilir.

Bu hataları fark eden birinin ilk adımı ne olmalı?

İlk adım, evrenseldir. Sorunlarınızı gözlemleyin ve bunların altında yatan nedenleri anlamaya çalışın. Daha sonra olumlu telkinler, görselleştirme teknikleri ile kendinize odaklanabilirsiniz veya profesyonel bir destek alarak bilincinizle çalışmaya başlayabilirsiniz. En önemlisi, kendinize karşı nazik olun ve süreci aceleye getirmeyin.

Duygularımızın etkisi aynı şekilde mi işliyor?

Evet. Bastırılmış veya işlenmemiş duygular, bilinçaltında birikir ve kontrollü fiziksel ya da duygusal ilişkiler yoluna girebilir. Öfke, korku veya üzüntü gibi duygularla yüzleşmek ve bunları serbest bırakmak, bilinçaltınızı temizlemeye yardımcı olur.

İnsanlar engeller ve blokajlar oluşturarak kendilerini engelleyebilir mi?

Evet, birçok kişi farkında olmadan kendini engelleyebilir. Bu genellikle sınırlayıcı inançlar, korkular ve zamanla yaşanan olumsuz deneyimlerden kaynaklanmaktadır.

Bu blokajlara hangi örnekler verilebilir?

Genel olarak şu şekilde ifade edebilirim; örneğin, “Ben bunu başaramam” düşüncesine sahip bir kişi, bu inancını doğrulayan davranışları sergiler ve gerçekten başarısız olur. Bu Sınırlayıcı İnanç blokajıdır. Başarısızlık Korkusu da bir blokajdır “Ya başarısız olursam?” korkusuyla hayalindeki projeye başlayan bir kişi, zamanla bu korkusunu gerçek hale getirir. Mükemmeliyetçilik bir engeldir, blokajdır. “Mükemmel değilsem hiç yapmayayım” düşüncesiyle kişiyi harekete geçmekten alıkoyar. Bu blokajlar, kişinin potansiyelini gerçekleştirmesini engelliyor ve kısır bir döngü yaratıyor. Örneğin: Sınırlandırılmış Büyüme dediğimiz şey ‘Fırsatları’ değerlendirememek, kişinin gelişimini sabitler sınırlandırır veya ‘Stres ve Kaygı’ içsel olarak iyileşmeyi yavaşlatıyor. Zamanla kronik stres ve kaygıya yol açıyor. Çatışmalardan kaçınma veya aşırı duyarlılık, sağlıklı düşünce ve davranışların önünde engeller oluşturuyor.

Peki, bu blokajları fark etmek ve aşmak için neler yapılabilir?

Aslında bunun için birkaç etkili yöntemden bahsedebilirim. İlk adımda kendinizi gözlemlemektir. Hangi düşünce ya da davranış kalıplarınızın sizi engellediğini fark etmek oldukça önemli… Bu gelecekte değişim için bir temel oluşturur. Bir diğer yöntem ise sınırlayıcı inançlarınızı yeniden gözden geçirmektir. Olumsuz düşüncelerinizi olumlu ifadelerle dönüştürür, zihinsel bariyerlerinizi aşmanızda size yardımcı olabilir. Aynı zamanda korkularınızla yüzleşmek de önemli bir adımdır. Küçük adımlarla başlama cesaretinizi geliştirebilir ve bu korkuları aşabilirsiniz. Duygusal blokajlarınızı serbest bırakmak için çalıştırmadan, günlük tutma veya benzeri işlemlerden yararlanabilirsiniz. Bu teknikler, duygularınızı daha iyi anlamanız ve sağlıklı olmalarını bir şekilde yönetmenize yardımcı olur. Elbette bazen bu süreçte profesyonel destek alınabilir. Bir terapist ya da koç, blokajlarınızı fark etme ve aşma konusunda size rehberlik edebilir. Bu tür bir destek, süreci hızlandırır ve daha verimli hale getirir.

“Enneagram, kişilik tiplerinin davranışlarını şekillendiren gizli motivasyonları, korkuları ve arzuları ortaya çıkarır. Bu nedenle bilinçaltıyla güçlü bir bağlantı kurar”

Osman Bey Sizin enneagram sistemiyle koçluk yaptığınızı biliyoruz. Enneagram uzun süredir ilgi gösterilen bir konu. Enneagram sisteminin bilinçaltıyla bağlantısından bahseder misiniz?

Enneagram, kişilik tiplerinin davranışlarını şekillendiren gizli motivasyonları, korkuları ve arzuları ortaya çıkarır. Bu nedenle bilinçaltıyla güçlü bir bağlantı kurar. Şöyle örneklendirebiliriz. Tip 4, bilinçaltında sıradan olmaktan korkar ve bu yüzden kendine özgü bir kimlik arayışı içine girer. Tip 6 ise içsel kaygılarını dış dünyaya yansıtarak güven ve istikrar sağlamaya çalışmaktadır. İnsanların çocukluk dönemindeki etkilenmeleri her zaman şaşırtmıştır beni. Bu dönemde şekillenen bilinçaltı başa çıkma mekanizmaları, yetişkinlikte alışkanlık haline gelir. Mesela, Tip 3, çocuklukta sevgiyi ve kabulü kazanmak için başarıya odaklanmayı öğrenmiş ve yaşamının merkezine başarıyı koymuştur.

“Gölge yönler, bir kişinin bastırdığı veya kabul etmekten kaçındığı özelliklerdir. Bunlar bilinçaltında saklanır”

İnsanların ‘Gölge’ yönlerinden söz edilir, bu süreçte nasıl bir rol oynar?

Gölge yönler, bir kişinin bastırdığı veya kabul etmekten kaçındığı özelliklerdir. Bunlar bilinçaltında saklanır. Gölge yönleri fark etmek ve onlarla yüzleşmek, kişisel gelişim için kritik bir adımdır.

İkili ilişkiler konusunda bir örnek verir misiniz lütfen?

Tabii ki örneğin; Tip 2, günlük yaşamında başkalarının ihtiyaçlarına odaklanır, bunun alt nedeni ise bilinçaltında sevgi ve kabul aramasındandır.

Her kişilik tipinin kendine özgü özellikleri ve davranış kalıpları olduğu bilinir. Peki, enneagrama göre kişilik tipleri, kendi engellerini nasıl yaratır ve bu engelleri nasıl aşabilir?

Enneagram, insanların kendilerini tanımalarını ve potansiyellerini artırmalarını sağlayan harika bir araç. Her kişilik tipinin temel korkuları, arzuları ve davranış kalıpları vardır. Enneagram tiplerinin karşılaştığı temel engeller ve bu engelleri nasıl aşabileceklerinden kısaca bahsedelim bu konuyu çok önemsiyorum.

Tip 1 olan kişiler, mükemmeliyetçilikleriyle tanınır. Bu özellikler onları nasıl engelleyebilir?

Mükemmeliyetçilik, Tip 1 için büyük engeldir. Yaptıkları her şeyin kusursuz olması gerektiğine inanırlar. Bu da hata yapma korkusuyla eylemlere geçmemelerine veya sürekli eleştirel bir tutum sergilemelerine neden olabilir. Tip 1’in bu engeli aşabilmesi için öncelikle ‘Kusurlarının Kabul Edilmesi’ gerekir. Hataların büyümenin bir parçası olduğunu kabul etmek, rahatlatıcı bir adım olacaktır. Sonra ‘Görevlerini Paylaşma’ konusunda biraz esnemeye ihtiyaçları vardır. “Kimse benim kadar iyi yapamayacak” düşüncesinden vazgeçmek ve güvenmek önemlidir. Son olarak ‘Özeleştiriyi’ azaltmalıdırlar. Kendilerine daha iyi davranmalı ve anlayışlı bir dille yaklaşmayı öğrenmelidirler. Böylece diğer insanlara da daha toleranslı olabilirler.

Tip 2’nin yardım etme arzusu, onları hangi yönlerden sınırlayabilir?

İpucu Tip 2’ler, kapasite ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyarlar. Bu durum, kişisel ihtiyaçlarını ihmal etmelerine yol açabilir. Ayrıca, ayrıntılara bağımlı hale gelmeleri, yalnızca dış tepkilere dayanıklı olma görünümleri vardır. Tip 2’nin bu engelleri aşabilmesi için net performans belirlemeleri çok önemlidir. Bunun yanı sıra, kendi özelliklerini aydınlatmayı öğrenmeleri gerekir. Kendilerine zaman ayırmaları, duygusal ve fiziksel sağlıkları açısından kritik bir adımdır. Dış onaya sahip olan 2’ler tepkilere göre seçimden vazgeçmelidirler. Bu şekilde hem kendilerine hem de çevrelerine daha sağlıklı bir şekilde destek olabilirler.

Tip 3’lerin başarı odaklı yapısı, onların kendilerine engel oluşturmasına nasıl sebep olur?

Tip 3’ler, başarıya o kadar odaklılar ki bu durum tükenmişliğe yol açabilir. Sürekli imajlarını koruma çabası içinde olmaları da gerçek kimliklerini gizlemelerine neden olabilir. Tip 3’lerin bu engelleri aşabilmesi için öncelikle bunların kabul edilmesi çok önemlidir. Gerçekte yaşadıklarıyla yüzleşmek, onlar için dönüşüm sağlayıcısı bir adımdır. Ayrıca başarıyı yeniden tanımlamaları gerekir. Başarıyı yalnızca sonuçlarla değil, sürecin kendisiyle de değerlendirmeyi öğrenmelidirler. Bunun yanında, bulundukları gibi kabul etmeyi öğrenmeleri önemlidir. Başkalarının neye odaklandığına odaklanmadan, kendilerine yaratacakları hareket özgürlüğü onları daha özgür kılabilir.

Tip 4’ler, uçlarıyla derin bir bağ kurmalarıyla biliniyor. Bu bağ, onların önünde nasıl bir engel haline gelebilir?

Tip 4’ler, duygularında aşırı derecede dağılabilirler ve bu durum onları hareketsiz bırakabilir. Ayrıca, başkalarıyla sürekli karşılaştırmaları, yetersizlik hissine kapılmalarına neden olabilir. Tip 4’lerin bu engelleri aşabilmesi için öncelikle küçük adımlarla başlamaları çok önemlidir. Büyük hedefler yerine, daha uygulanabilir ve somut adımlar onların harekete geçmelerini sağlar. Bunun yanında minnettarlık pratiği yapmak onlara çok şey kazandırabilir. Sahip oldukları güzelliklere odaklanmaları, kıskançlık ve yetersizliklerin hafiflemesini sağlar. Son olarak, insanlarla aralarındaki farklılıkları öğrenmeleri gerekir. Günlük rutinler oluşturmak ve topraklama egzersizleri yapmak, onların duygusal parametrelerini kontrol altına almalarına yardımcı olabilir.

Tip 5’ler, atmosferik olan düşkünlükleriyle tanınıyor. Bu özellikler bazen nasıl bir engel haline gelebilir?

Tip 5’ler, “Daha fazla içeriğe ilgi duyan var” düşüncesiyle geçişte zorlanabilirler. Bu durum, aşırı analiz yapmalarına ve fırsatları kaçırmalarına yol açabilir. Ayrıca sosyal etkileşimlerden kaçınma, değişimi, yalnızlık hissini derinleştirebilir ve onları ortamdan koparabilir. Tip 5’lerin bu engelleri aşabilmesi için küçük adımlarla harekete geçmeleri önemlidir. Aşırı hazırlık yapmadan adım atmayı denemeleri, onları daha verimli hale getirebilir. Bunun yanında sosyal bağlantılarını güçlendirmeleri gerekir. Güvendikleri kişilerle daha fazla zaman geçirmeleri, yalnızlık hissi hafiflemesi ve duygusal dengeyi sağlar. Ayrıca enerjilerini doğru yönetmeyi öğrenmelidirler. Ruhsal ve zihinsel enerjilerini dengeli bir şekilde kullanarak tükenmişlikten korunabilirler.

Tip 6’ların sadakati ve güveni, onları nasıl engelleyebilir?

Tip 6’lar, sürekli en kötü senaryoları düşünerek karar vermeyi ve harekete geçmeyi erteleyebilirler. Bu durumda, akışlarla başa çıkmalarını zorlaştırabilir. Ayrıca, dışarıdan gelen güvencelere aşırı derecede bağımlı hale gelmeleriyle, kendi içsel güçlerine olan güvensizliklerinin ortaya çıkması mümkündür. Bu engelleri aşabilmek için Tip 6’larda içsel güven inşa edilmesi önemlidir. Karar alırken kendi sezgilerine ve bağlılıklarına güvenmeyi öğrenmelidirler. Bunun yanında, işlemsel odaklanmayı deneyebilirler. Sürekli kötü senaryoları düşünmek yerine, daha olası ve işlevsel çözümlere yönelerek hareket ettirilebiliyorlar. Ayrıca, küçük riskli deney satın alarak öz güvenlerini adım adım artırabilirler. Bu, parayla daha sağlıklı bir şekilde başa çıkmalarını sağlar.

Tip 7’lerin heyecan ve yenilik arayışı, onları nasıl sabote edebilir?

Tip 7’ler, sürekli yeni projelere yıldızlanmaktalar, ancak bir projeyi tamamlamadan diğerine geçmemeliler. Bu durum, yarım kalmış işler ve tatminsizlik duygusuna yol açabilir. Ayrıca rahatsız edici duygulardan kaçınma değişimi, gerçek duygusal stresleri göz ardı etmelerine neden olabilir. Bu engelleri aşmak için ipucu, Tip 7’lerin tamamlama pratiği yapmaları çok önemlidir. Bir projeyi bitirmeden diğerine geçmeme konusunda kararlı olmayı öğrenmelidirler. Bunun yanı sıra, özelliklerini kabul etmek, onlara daha düzenli bir içsel alan sağlar. Rahatsız edici duygulardan kaçmak yerine, bu ifadeleri kabul etmek ve anlamaya çalışmak, büyümelerine yardımcı olur. Son olarak planlı olmak, heyecanlarını kontrol altında tutmalarına ve enerjilerini doğru yönlendirmelerine yardımcı olabilir. Bu şekilde hem yenilik arayışlarını hem de sonuç odaklılıklarını dengede tutabilirler.

Tip 8’lerin güç ve kontrolleri, onları hangi şekilde engelleyebilir?

Tip 8’ler, aşırı kontrolcü davranışlar sergileyebilir ve bu, başkalarıyla iş birliği yapmalarını zorlaştırabilir. Aynı zamanda duygusal açıklıktan kaçınmaları, yalnız ve yalıtımlı hissetmelerine neden olabilir. Bu engelleri aşmak için Tip 8’lerin empati geliştirmeleri çok önemlidir. Başkalarını daha iyi anlayabilir ve onların açık olmasını, daha güçlü ve sağlıklı ilişkiler kurulmasını sağlar. Bunun yanında, yoğunluklarını kucaklamak, duygusal açıklığın bir zayıflık olmadığını anlamalarına yardımcı olur. Bu, hem kendileriyle hem de çevreleriyle daha derin bir bağ kurmalarını sağlar. İş birliği pratiğini yapmak da faydalıdır. Başkalarının rejimlerine ve yöntemlerine açık olmak, birlikte hareket izleme bilgilerini, kontrol ihtiyaçlarını dengeler ve onları daha etkili liderler yapar.

Tip 9’ların uyum ve huzur arayışı, onları nasıl engelleyebilir?

Tip 9’lar, çatışmadan kaçınma koşulları nedeniyle kendi ihtiyaçlarını göz ardı edebilir ve çözülebilir çözümlere göre hareket edebilirler. Bu durum, içsel motivasyon eksikliğine ve hareketsizliğe yol açabilir. Ayrıca bastırılmış duygular süreçleri, onları duygusal olarak tükenmiş hissettirebilir. Bu engelleri aşabilmek için Tip 9’ların kendi hedeflerini netleştirmesi önemlidir. Kendi ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşmak için giriş yapmak, daha tatmin edici bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. İfade geliştirmeleri de kritik bir adımdır. Duygularını göstermeleri, açıkça ifade etmeleri onların hem kendileriyle hem de çevreleriyle daha sağlıklı bir bağ kurmasını sağlar. Son olarak, hareket etmeyi bir yeterlilik haline getirmelidirler. Küçük ama düzenli adımlarla ilerlemek, onların motivasyonunu sağlar ve uyum arayışlarına yardımcı olur.

Osman Bey, bilinçaltı temizlik söylemleri ve çalışmaları son yıllarda oldukça popüler hale geldi. Bu çalışmaların etkili olmasının nedenlerini açıklayabilir misiniz?

Bilinçaltı temizleme çalışmaları, bireyin yaşamında derin bir dönüşüme yol açabilir çünkü bilinçaltında saklanan eski kalıplar, değerler ve inançlar kişinin hem zihinsel hem de duygusal dünyasında güçlü etkiler yaratır. Bastırılmış anılara ve duygulara erişim sağlamak, sonuç ve fayda alınabiliyor olmasının görülmesi, doğal olarak ilgiyi artırıyor.

“Birçok sorunumuzun kaynağı, bilinçaltımızda saklı olan ve farkında olmadığımız anılardır”

Bastırılmış anılara ulaşmak neden bu kadar önemlidir?

Çünkü birçok sorunumuzun kaynağı, bilinçaltımızda saklı olan ve farkında olmadığımız anılardır. Örneğin, çocuklukta yaşanan bir reddedilme hissi, yetişkinlikte değersizlik veya yetersizlik hissi olarak kendini gösterebilmektedir. Bastırılmış bu anıların farkındalığı sonucunda dönüştürülebilir. Bir örnek vermek gerekirse, sosyal kaygı yaşayan bir kişi, çocukluğunda bir arkadaş grubunun alay ettiğini hatırladığında, bu olayların korkularını nasıl şekillendirdiğini fark edebilir. Aile içindeki bir tartışmada bastırılmış öfke, bir kişinin günlük değişimi, ani patlamalar yaşamasına neden olabilir. Bu öfkeyi serbest bırakma, daha sakin ve kontrollü bir yaşam sürmesine olanak tanır. Bu farkındalık geçici, iyileşme sürecinin başlangıcıdır. Duygusal olarak bu anılarla yüzleşmek ve onları dönüştürmek, bireyin hem geçmişiyle barışmasına hem de gelecekte daha güçlü adımlar atılmasına yardımcı olabilir. Bu kalıpların serbest bırakılması, duygusal yüklerin hafiflemesi ve daha düzenli bir zihinsel durumun korunmasını sağlar.

Osman Bey, bilinçaltının sağlık üzerinde mevcut olduğunu konuştuk. Peki, insanların düşünce kalıpları ve bilinçaltındaki duygular, fiziksel olarak bizleri ne şekilde etkiler?

Düşünce kalıpları ve bilinçaltında saklanan duygular, beden üzerinde güçlü etkiler bırakabilir. Örneğin, uzun süreli stres, kişinin değersiz olduğunu düşünmesi, vücudunun zayıf ve yorgun düşmesine neden olur. Sürekli gerginlik, kabullenilemeyen sözler mide sorunları, baş ağrıları gibi fiziksel sorunlar olarak ortaya çıkabilir. Bastırılmış duygular, kas gerginlikleri ya da kronik yorgunluk gibi şikâyetlere sebep olurken, bir kişinin kendini sürekli yetersiz hissetmesi, kalp rahatsızlıkları ya da genel bir halsizlikle sonuçlanabilir. Yine öfkesini sürekli bastıran bir kişi sırt ağrıları veya uyku sorunları yaşayabilir.

“Semboller, bilinçaltımızla iletişim kurmanın en güçlü yollarından biridir. Bilinçaltı, kelimeler yerine görseller ve sembollerle daha kolay çalışır”

Osman Bey, sembollerin bilinçaltı ve şifa çalışmalarında önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. Semboller gerçekten bu kadar etkili mi? 

Kesinlikle. Semboller, bilinçaltımızla iletişim kurmanın en güçlü yollarından biridir. Bilinçaltı, kelimeler yerine görseller ve sembollerle daha kolay çalışır. Semboller, bilinçaltının doğal dili gibidir. Bu nedenle sembollerle yapılan çalışmalar, bilinçaltında derin bir dönüşüm oluşturma potansiyeline sahiptir. Örneğin güneş sembolü; baba, sıcaklık, enerji ve yenilenmeyi temsil eder. Semboller, zihinsel filtreleri aşarak doğrudan bilinçaltına erişim sağlar. Bir terapi sırasında kullanılan ışık huzmesi sembolü, kişinin bilincinde temizlenme ve arınma hissini tetikleyebilir. Bu da iyileşme sürecini destekler. Örneğin, bir lotus çiçeği sembolü genellikle yeniden doğuşu ve saflaşmayı temsil eder. Meditasyon sırasında bu sembolü zihninizde canlandırdığınızda, eski yüklerden kurtulma ve yeni bir başlangıç yapma hissini tetikleyebilirsiniz. Seanslarda semboller genellikle görselleştirme, rehberli telkin veya bilinçaltı dönüşüm teknikleriyle kullanılır. Temizlenme için su sembolü. Danışandan zihninde bir nehir hayal etmesi istenir. Bu nehir, kişinin tüm olumsuzluklarını götüren bir sembol olarak kullanılır ve bilinçaltında arınma hissi yaratır. Koruma için kalkan sembolü kendini güvende hissetmek isteyen bir kişi için güçlü bir kalkan sembolü önerilir. Bu sembol, bilinçaltında güvenlik ve korunma hissini pekiştirir. Enerji ve güç için güneş sembolü. Motivasyona ihtiyaç duyan bir kişi, parlak bir güneşi zihninde canlandırabilir. Bu görselleştirme, bilinçaltında enerji ve güç algısını artırır. Dönüşüm için kelebek sembolü. Hayatında büyük bir değişim yaşayan bir kişi, kelebek sembolünü görselleştirebilir. Bu sembol, bilinçaltında dönüşüm ve yeniden doğuş hissini uyandırır.

“Bilinçaltınız sembollerin dilini konuşur ve bu dilde yapılan her çalışma, sizi daha derin bir dönüşüme götürebilir”

Osman Bey, sembollerin etkileyiciliği anlattıklarınıza göre gerçekten büyüleyici görünüyor. Bu konuda okuyucularımıza son bir öneriniz var mı? 

Kutsal kitaplar sembolik anlamlarla doludur. İslam inancında şirk kavramının kapsamının farkında olarak sembollerin gücünü anlamak ve bilinçaltına pozitif mesajlar göndermek için onları günlük hayatınıza dâhil edebilirsiniz. Meditasyon sırasında kendinizi bir sembolle özdeşleştirerek veya olumlu anlamlar yüklediğiniz bir sembolü görselleştirerek bu süreci destekleyebilirsiniz. Unutmayın, bilinçaltınız sembollerin dilini konuşur ve bu dilde yapılan her çalışma, sizi daha derin bir dönüşüme götürebilir.

Sohbet tadında güzel bir röportaj oldu teşekkür ederim.

Ben teşekkür ediyorum okuyucularımıza esenlikler dilerim.

Osman Aykut Özalp Kimdir?

1971 doğumlu Osman Aykut Özalp, araştırmacı ruhu ve yaratıcı zekâsıyla dikkat çeken bir sanat ve eğitim insanıdır. Dört yıl süren profesyonel yazarlık, yönetmenlik ve oyunculuk eğitiminin ardından altı yıl boyunca tiyatro sahnelerinde iz bırakmıştır. İstanbul’un sahnelerinden Taksim Muammer Karaca Tiyatrosu ve Atatürk Kültür Merkezi’nin yanı sıra birçok farklı sahnede performans sergileyen Özalp, aynı zamanda üç sezon boyunca yerel bir televizyon kanalında prime time yayınlarında yer almıştır. Kısa metrajlı filmlerdeki rolleriyle ikincilik, üçüncülük ve konuk ödülleri gibi önemli başarılara imza atan Özalp, sanat dünyasındaki tecrübelerini eğitim alanına da taşımıştır. Dört yıllık lisans eğitiminin ardından, 25 yıldır eğitim camiasında aktif olarak görev yapmaktadır. Çeşitli dergilerde yayımlanan yazılarıyla bilgilerini paylaşan Özalp, Uluslararası Koçluk ve Koçlar Derneği’nin altı yıldır başkanlığını yürütmektedir. Yirmi beşten fazla insan odaklı konuda özel kurslar ve eğitimler almış olup, kişisel bilgisini artırmak için araştırmalarına devam etmektedir. Semboller üzerine yaptığı araştırmalarla dikkat çeken Özalp, fizyonomi ve enneagram çalışmalarıyla da insanların düşüncelerini, duygu ve davranışlarını yönetmelerine destek olmakta; sporcuların zihinsel gelişimleri üzerine sıra dışı projeler geliştirmektedir. İdealist, empatik ve özgün yapısıyla bilinen Özalp, kişisel, zihinsel, duygusal davranışların arka planlarını keşfetmeyi yaşam biçimi haline getirmiştir. Özgünlüğü ve sıra dışılığını önemseyen Özalp, evli ve iki çocuk babasıdır.

Dergi