Ana Sayfa Kişisel Gelişim İlm-i Sima İle Kendini Tanıma Sanatı

İlm-i Sima İle Kendini Tanıma Sanatı

İlm-i Sima İle Kendini Tanıma Sanatı
Akyayla

Kendini, öz varlığını, yaratanın içine koyduğu gücü görmek ve buna güvenmek nasıl bir özgürlüktür? Sen gerçekte kimsin, nelere ihtiyaç duyuyorsun?

Hazırlayan: Betül Beyaztaş / İlm-i Sima Eğitmen ve Yorumlayıcısı

İlm-i Sima, insanların fiziksel özelliklerinden, baskın olarak yüz hatlarından karakter ve kişilik farklarını yorumlama sanatıdır ve kişinin iç dünyasını ve yeteneklerini anlamada önemli bir araç olarak kabul edilmiştir. İlk çağlardan başlayarak dikkatleri çeken ve yüzyıllar boyunca hem Doğu hem Batı kültüründe üzerine pek çok eser yazılan bu yöntem, İslâm düşünürlerinin elinde altın çağını yaşamış fakat günümüze gelindiğinde ise neredeyse unutulmuştur. Batı’da ise zaman zaman dirilip son dönemde ise fizyonomi, kriminoloji disiplinleri altında önemsenmeye başlanmıştır. Kadim ilimlerden vaz geçmeyen Çin ise bu ilme sadık kalmış, milattan önceki yıllarda bu ilmi bir sanat haline getirdiği belgelenmiş ve zenginleştirerek sistemleştirmiştir. Eski Yunan uygarlığında da konuya ilişkin belirli kurallar geliştirildiği bilinmektedir.

İlm-i Sima, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın, 1756 yılında yazdığı en geniş içeriğe sahip Marifetname’sinde de karşımıza çıkmaktadır. İbrahim Hakkı Hazretlerinin başından geçtiği rivayet edilen şu hadise Sima İlminin tecrübe edilmişliğine güzel bir örnektir: Sima İlminin piri Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, Mârifetnâmesini tamamladıktan sonra arkadaşıyla yolculuk sırasında bir handa konaklamıştır. Hancı kendilerine çok iyi davranır ve hizmet eder. Fakat ortada bir tuhaflık vardır, zira hancının davranışları, Mârifetnâme’de yazdığı fizyonomi-huy ilişkisi tarifine uymaz. İbrahim Hakkı Hazretleri o gece sabaha kadar uyuyamaz. Sabah olduğunda hancı konaklamanın karşılığında yüksek ücret ister. Hancı ısrarcıdır ve inat eder. İbrahim Hakkı Hazretleri arkadaşına dönerek: “Ver ağa ne istiyorsa ver, bu adam az daha bana eserimi yaktıracaktı” der.

Osmanlı ve Büyük İskender en yüksek derecede faydalanmıştır

Saraya alınacak memur ve askerlerin yüz ve beden özelliklerine bakılarak istidatlarının belirlenmesinde bu ilimden faydalanıldığı bilinmektedir. Aristo ve öğrencisi Büyük İskender arasında geçtiği rivayet edilen başka bir hadise de şöyledir: Arapça’ya çevrilen “Sırrül Esrâr” adlı eserde Aristoteles öğrencisine, savaşta hangi tarafın galip geleceğini, hangi tarafın mağlup olacağını önceden bilip tahmin etme tekniklerini öğretmiştir. Böylece dünyaya hâkim olmanın mümkün hale gelebileceği düşünülmüştür. Bu eserler fetihten fethe koşan Müslüman hükümdarların ilgisini çekmiştir.

Hangi alanlarda kullanılıyor?

İlm-i Sima, günümüzde iş dünyasında, emniyet kuvvetlerinde, istihbaratta, psikolojide ve iletişim alanında kişileri tanıma ve karakterleri analiz etme işinde kullanılıyor. Bu teknik, yüz hatlarının, gözlerin, kaşların, dudakların ve diğer fiziksel unsurların analiz edilmesiyle, bireyin zihinsel, duygusal ve ruhsal yapısını çözümlemeyi amaçlar.

Yüzün genel şekli; bireyin temel yapısını ve hayata karşı tavrını yansıtır. Oval bir yüz şekli dengeli ve uyumlu bir kişiliği, kare yüz güçlü ve kararlı karakteri, yuvarlak yüz duygusal ve şefkatli bir yapıyı, uzun yüz ise analitik ve düşünceli bir kişiliği gösterebilir.

Gözler ruhun aynası olarak kabul edilir. Derin bakışlar, bireyin zihinsel inceliğini ve sezgisel yeteneklerini gösterirken, geniş ve parlak gözler hayata daha açık, meraklı bir yaklaşımı yansıtabilir. Küçük gözler, dikkatli ve analitik bir zihin yapısına sahip olduğuna işaret edebilir.

Kaşlar, kişinin düşünce yapısını ve kendini ifade etme biçimini anlatır. Kaşların şekli ve konumu, kişinin problem çözme yeteneğini ve hayata bakış açısını yansıtır.

Dudakların şekli, bireyin iletişim biçimi hakkında bize özel ipuçları verir. Çene yapısı, bireyin dayanıklılığını, kararlılığını ve azmini simgeler.

Burun, kişinin özgüveni ve kendini nasıl ifade ettiğine dair ipuçları taşır. Büyük bir burun güçlü bir karakteri gösterirken, küçük burunlar alçakgönüllü bir yapıyı işaret edebilir.

İlm-i Sima, sadece fiziksel özelliklerimizin derin anlamlarını keşfetmekle kalmaz, aynı zamanda içsel yolculuğumuzda kendimizi daha iyi tanımamıza ve geliştirmemize de destek olur. Bu yöntemi kullanarak, hem kişisel özelliklerimizi hem de çevremizdeki insanların karakterlerini daha iyi anlayabiliriz.

İlm-i Sima bize ne sağlar?

Kendimizi tanıma sürecinde İlm-i Sima’yı bir araç olarak kullanmak, fiziksel özelliklerimizin aslında bilinçaltımızda neleri yansıttığını keşfetmemizi sağlar. Bu süreç, sadece kişisel gelişimimize katkı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda hayatımızdaki ilişkilerde ve iletişimde daha bilinçli ve farkındalıklı bir yaklaşım geliştirmemize yardımcı olur.

Sonuç olarak; İlm-i Sima, bireyin hem kendini hem de başkalarını daha derin bir anlayışla kavramasına olanak tanır. Fiziksel özelliklerin ardındaki semboller ve anlamlar, kişinin karakteri ve yaşam yolculuğu hakkında birçok ipucu sunar. Kendimizi tanıma yolculuğunda bu yöntem, içsel zenginliğimizi keşfetmemizde bir rehber olabilir.

Dergi