“İsrail ile Türkiye’nin aslında gizli partner olduklarını düşünüyorum”
“Kırılma noktam, bir haftada üç defa trafik kazası geçirdim; 1,5 sene yürüyemedim. Yürüyememem beni astroloji ile tanıştırdı ve Astrolog yaptı” diyen ve “Salın arkadaşlar…” sözü ile viral olan Astrolog Aytaç Öner ilk röportajını dergimiz Varoluş ve Ötesi’nin ilk sayısı için verdi. Esprili anlatımlarıyla güldürürken düşündüren ve hep nokta atışları yapmasıyla tanınan ünlü Astrolog Aytaç Öner, dergimizin Genel Yayın Yönetmeni Derya Demir’e son derece samimi ve çarpıcı açıklamalarda bulundu. “İsrail ile Türkiye’nin aslında gizli partner olduğunu düşünüyorum.”, “İlerde biz şöyle diyeceğiz; Mars’ta bir buluşup kahve içelim. Ben Mars’ta rahat edemiyorum, Jüpiter’in oralar daha güzel!”, “Kasım ayı Türkiye’nin ayıdır, Türkiye’nin Christmas’ı Kasım ayı olmalı!”, “Ülkemizin Winner olacağı bir dönem başlıyor.” , “Kasımda aşk değil, cinsellik başkadır.” diyen başarılı Astrolog Aytaç Öner’in hayat felsefesini ve yorumlarını okuduktan sonra doğum haritanızı bir kez de kendisinden dinlemek isteyeceksiniz.
Güldürürken düşündüren ve nokta atış yapan Aytaç Öner kimdir? Astroloji yolculuğu nasıl başladı?
Aytaç Öner aslında çocukluğundan beri içinde ünlü olmak, tanınmak isteyen ve sesini duyurmak isteyen bir insandı. İş hayatında iletişim sektöründe çok başarılı bir iş adamıydım, çok çalıştım fakat içimde bir şeyler eksikti, tatmin etmiyordu beni. Bilgilerimi, fikirlerimi insanlarla paylaşmak istiyordum fakat iş hayatımda küçük bir arkadaş çevrem ile paylaşabiliyordum. Okul hayatım çok başarılı geçmedi hani çocuğunuz çok zeki, akıllı ama çalışmıyor derler ya işte onun gerçeği bendim. Fakat astroloji ile tanıştıktan sonra gerçekten merak ettiğim, ilgi alanımın bu olduğunu anladığımda bütün diplomalarımı derece ile kazandım ben. Benim kırılma noktam ise bir haftada üç kere trafik kazası geçirdim 1,5 sene yürüyemedim. Yürüyemediğim dönemlerde çok okumaya başladım, o zaman astroloji ile tanıştım. Sonra ki zamanlarda Açelya Akkoyun’un bir televizyon programına katılmıştım, aslında arkadaşım katılacaktı ama yönetmen sende ışık var seni alalım dedi. Açelya da Hande Kazanova’nın arkadaşı, burçlar ile ilgili konuşurken ben astrolojiden konuşmaya sohbet etmeye başladım. Ve astrolojinin bu kadar popüler olmadığı zamanlarda televizyon programlarında astroloji konuşur oldum. Astroloji Okulu’nun Kurucusu Öner Döşer hoca ile tanıştım ve “Sen zaten Astrolog’sun. Astrolojiyi biliyorsun. Ben sana sadece hatırlatacağım” dedi. Onun sıkı ve disiplinli eğitiminden geçtim. Ondan sonra astrolojinin bütün dallarının eğitimini aldım ama bunu iş için değil gerçekten merak ettiğim ve öğrenmek istediğim için aldım. Amerika’da Prof. Dr. Psikolog Glenn Perry Astroloji’den, Barış Özkırış ile Astropsikoloji çalıştık ve kendimi astrolog olarak buldum.
Peki, siz kendi haritanıza bakıp ona göre planlama yapar mısınız?
Hayır, bakmıyorum. Sadece son zamanlarda kötü bir etki vardı ve çok önemli bir göstergeydi; ona merak edip baktım. Onun dışında haritamda günlük, haftalık, aylık, yıllık neler oluyor bilmiyorum.
“Hayatta ki en büyük becerim güzel konuşmak! Bende oradan yürüdüm…”
Son zamanlarda çok keyifli bir süreçten geçmiyoruz malum. Birçok astrolog korku pompalarken siz nasıl bu kadar sakin kalmayı ve sakin anlatmayı başarıyorsunuz? Bu haliniz tepki çekmiyor mu?
Beni takip edenler bilirler dünyada yaşanan üzücü olaylar ile ilgili bir paylaşımım da olmuyor, tepkimde olmuyor. Bir kaç gün sonra öğreniyorum çünkü ben haberleri çok takip etmiyorum. Benim hayata bakış açım, her günümü mutlu, mesut, sağlıklı geçirmek kendimi mutlu etmek. Dünyanın ve ülkemizin derdi problemi bitmiyor, her günümü mutsuz ve kötü mü geçireyim. Ben savaşları da takip etmiyorum, mesleğimden dolayı çok içine çekilmek zorunda kalıyorum ama kısa yorumlar yaparak geçiyorum. Hayat felsefem şu şekildedir; eğer savaş ile ilgili bir sorumluluğum varsa ben zaten orada olurdum, asker olurdum. Şu anda bulunduğum ortamda bir sorumluluğum olduğunu düşünüyorum ve buradaki görevimi yerine getirmeye çalışıyorum. Herkes bulunduğu ortamda elinden gelenin en iyisini yaparsa evrene en iyi hizmeti vermiş olur. Burnumu her olaya sokmuyorum, insanları da bu olaylardan uzak tutmaya çalışıyorum ki günlerini mutlu bir şekilde geçirsinler ve kendilerini gerçekleştirmeleri için elimden geleni yapıyorum. Fakat anlatımlarımla ilgili tepki gösterenler çok var, esprili anlatımlar yanlış anlaşılabiliyor. Fakat ben okuldayken de böyleydim. Ders boş olunca öğretmenimiz beni tahtaya çıkarırdı, milleti güldürür, eğlendirir kafamdan hikâyeler anlatırdım. Sonra kendimde iyi olan noktaları bulmaya çalıştım bulamadım, benim hayatta iyi olduğum bir nokta yok mu dedim. Çalışkan mıyım? Değilim. Disiplinli miyim? Değilim. El becerim var mı? Yok. Hepsinin cevabı kocaman bir hayır! Bir gün bir arkadaşım “Oğlum senin en büyük becerin çok güzel konuşuyorsun bir de esprili bir tarafın var.” dedi. Bu da doğaçlama ortaya çıktı ve öyle devam ediyor.
Yorumlarınız için nasıl bir ön hazırlık yapıyorsunuz?
Ben hiçbir yayınıma önceden hazırlanmam, bu röportaja da önceden hazırlanmadım istediğinizi sorabilirsiniz. Neden böyle derseniz de bizim insanlara vereceğimiz mesajların anın içinde oluşacağını düşünüyorum. Zihnim ile o anı bozmak istemiyorum. Dolayısıyla ekranlara espri yapacağım diye çıkmıyorum an içinde çıkıyor espriler.
“Salın arkadaşlar…”
Sizin bir de meşhur laflarınız var: “Salın arkadaşlar…”
Gerçekten söz sihirdir dedikleri şeyi sal kelimesi ile daha çok anlar olduk. Sal olayı çok iyi oldu, birçok insan buradan yola çıkarak epey bir rahatladı.
“Herkesin bir Hızır’ı var derler, bende farkında olmadan bazı insanlara Hızır olmuşum!”
Türkiye’nin sosyal çöküşü, insanların kendilerini kaybedişleri, sürekli yoğunlaşan gündem… Yukarıda ne oluyor da biz aşağıda bunları yaşıyoruz?
Aslında Türkiye’mizin Güneşi, Akrep burcunda ve 5. Ev de sürekli Akrep burcu dönüşüm evidir. Dünyada ne kadar kriz varsa Akrep burcu sana bunları deneyimletir ve ondan sonra daha güçlü bir hale getirir. İnşallah bütün krizleri deneyimletmiştir. 5. Ev kişilik ve karakter evidir. Ülkemizin evi hem kolay hem çok zor… Bizim değişimi ve dönüşümü geçirdiğimizi gökyüzü görürse ileriki tarihlerde kötü haberler almayacağız. Bunun bir zamanı yok, şu an değişim ve dönüşümü gerçekleştirmiş olursak kötü enerji bitmiş olacak. Bunu bir örnek ile açıklayacak olursak ben her zaman yayınlarımda olayları pozitif yönden değerlendiririm. Her zaman enerjimi yüksek tutarım esprili anlatımlar yaparım. İlk başlarda ailemden bu konulardan eleştirilerde aldım. Sen ciddi bir astrologsun neden böyle konuşuyorsun dediler.
Fakat benim hayatımı değiştiren nokta şu oldu. Birincisi pandemi’nin olduğu zaman, bir diğeri de bitcoin’lerin düştüğü zaman. Pandemi de erkek arkadaşı tarafından terk edilmiş bir kadın evde yalnız yaşıyor ve fiziksel olarak da bir engeli varmış. Ciddi ciddi intihar etmeyi düşünürken benim yayınlarıma denk geliyor ve intihar etmekten vazgeçiyor ve hayata bağlanıyor. Diğeri de bitcoin krizinden sonra intiharın eşiğindeyken o akşam “Aytaç Bey sanki Allah sizi karşıma çıkardı. Yayınınıza denk geldim. Bırakın intihar etmeyi üstümü başımı giyip dışarı çıktım takılmaya.” diyor.
Şimdi bu iki kişiden almış olduğum bu mesaj beni çok mutlu etti.
Herkesin bir Hızır’ı var derler, bende farkında olmadan bazı insanlara Hızır olmuşum! Aytaç dedim, doğru yoldasın. Bu tarzının bir karşılığı var bak hiç tanımadığın insanlar ki bir tanesi yurt dışında yaşıyor. Senden duydukları bir şey ile hayata bağlanıyorlar. Dolayısıyla buradan ne çıkıyor ortaya kollektif değil bireysel olarak bizim modumuz kollektifi etkiliyor. Benim en mutlu olduğum andır çünkü ben hayatım boyunca hep ani ve değişik kararlar verdim. Ben Kova burcuyum.
Astroloji’ye başladığımda Astrolog diye bir meslek yoktu. Düşünsenize arkadaşlarınız, arkadaşlarınız mühendis, doktor vs. olurken siz ailenize ben Astrolog olacağım dediğinizde tepki ile karşılaşıyorsunuz. Çocukluğumdan beri vermiş olduğum kararlar çevrem, ailem ve öğretmenlerim tarafından o anki şartlara uymadığı için hiçbir zaman onaylanmadım. Dolayısıyla ben kimseyi dinlemedim kendi yolumda ilerledim ama destek de görmedim. Fakat bu iki mesaj… Ve bu mesajların sayısı gün geçtikçe artıyor. Benim için çok önemli. Bu evrenin onayı ve daha emin çalışmama vesile oldu.
“Ay ve Venüs’ün aldığı açılar süreci belirliyor!”
Belirli zamanlarda çocuklar, gençler ve kadınlar konusunda ekstra dikkatli olalım deniyor. Hangi yıldızlar ya da gezegenler bu durumu tetikliyor da gerçekten bu olaylar denilen zamanda gündem oluyor?
Astrolojide Ay kadınları sembolize eder, Venüs genç ve güzel estetiğine dikkat edip gösterişli olan hanımları sembolize eder. 5.Ev dediğimiz bir alan var burası çocuklarla ilgilidir. Dolayısıyla astrologlar yorum yaparken Ay’ın ve Venüs’ün almış olduğu ters açılar olduğu zaman 5. Ev’e gelen ters bir etki olduğu zaman insanları kadınlar ve çocuklar üzerinden uyarma ihtiyacı duyuyorlar. Astrolojide böyle bir gösterge vardır ve astrologlar bu göstergeyi takip ediyorlar.
“Her doğru her yerde söylenmez ama İsrail ile Türkiye’nin aslında gizli birer partner olduklarını düşünüyorum!”
En çok merak edilen sorulardan biri, etrafımız ateş çemberi Türkiye savaşa girer mi?
Osmanlı İmparatorluğu’nun bitişi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurması ile birlikte biz yeni bir haritaya sahip olduk. Bu haritamızda bazı sıkıntılı göstergeler, bazı güzel göstergeler var. Bunlardan en önemlisi kuruluş haritamızda Mars yani savaşları temsil eden Mars’ın terazi burcunda konumlanıyor olması. Bu bize söylüyor ki bu ülke bir gün savaş yapacaksa bu Kıbrıs’ta ki “Barış Harekâtı” gibi bir olayı dengelemek için olur. Yani bir ırk başka bir ırka zulüm ediyor, biz dengeliyoruz. Bizim amacımız size bir kötülük yapmak değil barışı sağlamak. Yapmış olduğumuz operasyonların hepsi “Zeytin Dalı Harekâtı”, “Barış Kalkanı Harekâtı” gibidir.
Farkındaysanız 1. Dünya Savaşı’nda başka bir haritaya sahiptik ve savaşa katıldık. 2. Dünya Savaşı’nda Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu ve yeni bir haritaya sahiptik savaşta tarafsız kaldık. 60 milyondan fazla kişinin hayatını kaybettiği bir zamanda biz ülkece en az hasar ile bu süreci atlattık. Rusya-Ukrayna arasındaki gerginlikte yine tarafsız kaldık.
Bizim haritamız, eğer ki bir gün birisi haritaya ihanet etmez ise her zaman bizim tarafsız kalacağımız bir haritayı gösteriyor. Haksızlık olmadıkça biz savaşmayacağız dolayısı ile yine bir Dünya Savaşı çıksa da biz yine 2. Dünya Savaşı gibi ortada kalmamızı gerektiren bir haritaya sahibiz. Biz astrologlar olarak gündem yaklaştıkça bunu dile getireceğiz. Biz taraf tutmuyoruz, bunun bozulmaması gerekiyor çünkü haritamız böyle kuruldu.
En yakın savaş gündemimiz; şu an İsrail ile ilgili konular gündemde. İsrail’in de savaş gezegeni çok kuvvetli MARS’I ASLAN burcunda. Yüksek bir ego, varlığını ve bütünlüğünü kabul etmeyen her ülkeye aşırı şiddet uygulayabilecek bir güce sahip. Bizim MARSIMIZ’da TERAZİ burcunda olduğu için aramızda bir DESTEK AÇISI var. Astrolojide destek açısı olan ülkeler birbirleri ile savaşmazlar.
Dolayısı ile ben İsrail ile Türkiye’nin aslında gizli birer partner olduklarını düşünüyorum. Astrolojik haritaları böyle gösteriyor. Bunun dışında yapılan açıklamaları bir show olarak düşünüyorum.
Biliyorum ki her doğru her yerde söylenmez. Bunun izahı halkımıza yapılamayacağı için eğer ki savaştan kastınız İsrail ise bence biz İsrail’in gizli partneriyiz.
“Kolektif diye bir şey yok kolektif biziz!”
Ne zaman derin bir ohh diyeceğiz? Kolektif olarak huzura ulaşmak çok mu zor?
Kolektif olarak oh demek cümlesini ben her zaman astrolojik olarak her zaman yanlış buluyorum. Benim hayata bakış açım, ekonomide de ülkece ne zaman feraha çıkacağız, ne zaman rahatlayacağız değil. Ben ne zaman rahatlayacağım, benim ekonomim nasıl olacak olur. Ülke ekonomisi benim için hiç önemli değil, benim için benim ekonomim önemli. Benim param var mı? Ben zengin miyim? Benim için yeterli.
Peki, bu doğru bir düşünce mi?
Tabii ki doğru bir düşünce… Herkesin böyle düşündüğünü düşünün o zaman tüm insanlar mutlu olur. Mutluluk olabilmesi için ilk önce bireylerin mutlu olması gerekiyor. Ben mutluysam, sen mutluysan, o mutluysa Türk halkı da mutlu olmuş olacak. Dolayısıyla bizim ülkece yapmış olduğumuz en büyük hatalardan bir tanesi hayatımızdaki başarısızlıklara her zaman bir suçlu ararız. Bunu bazen ülkeye, bazen ülkeyi yönetenlere, bazen ailemize, bazen gezegenlere atarız. Bu arada burada siyaset yapmıyorum hangi parti olursa olsun aynı insanlar onu suçlayacaklardır. Astroloji böyle bir şey değil. Astrolojide ülke ekonomisi tabii ki bizim ekonomimizi etkiliyor ama hayat doğa da böyle.
Serengeti masai mara’ya bak orada da senin kişisel olarak hayatta kalman, başarılı olman lazım. Değişen şartlara uyum sağlamak lazım hatta değişen şartlarda yeni yollar bulmak lazım. Ben hayatımda hiç kimseyi suçlamam, kendimi maddi olarak güçlü yaparım, kendime güvenirim. Mutlulukta da evrenden ve gezegenlerden hiçbir beklentim yoktur. Kendimi mutlu edecek güce sahip olduğumu düşünüyorum ve insanlarında hayata bu şekilde bakmasını istiyorum. Öteki türlü sürekli şikâyet eden, mutsuz insanlardan oluşan bir halk oluruz.
Şunu da unutmayalım, bizim GÜNEŞİMİZ 5. Ev’de TERAZİ burcunda da gezegenlerimiz var. İnsanlarımız acının içinde de mutlu olabiliyorlar, acıdan besleniyoruz. Şarkıda ayaklar altında sürünüyorum çalıyor biz pistte oynuyoruz. Yani 5. Ev eğlencedir, Akrep acıdır. Dolayısı ile biz acıdan eğlenerek çıkıyoruz.
Ne zaman ohh çekeceğiz sorusunun cevabı; bu yazıyı okuyanlar okudukları andan itibaren mutlu olabilirler, her şey kendi ellerinde. Kollektif diye bir şey yok unutmayın kollektif biziz.
“Ülkemiz deprem ülkesi, Hades işin içinde deprem olacaktır. İnsanlar ne yapsınlar etsinler kendilerine güvenli alan yaratsınlar ve toprağa zemine önem versinler”
Dünyaca ünlü bazı ultra zenginler ve hatta ülkemizde bu inanışta olan bazı insanlar kıyamet hazırlığı gibi, depreme karşı kendilerine yer altı sığınakları yaptırıyor. Gerçekten böyle bir risk var mı ve yer altında yaşam söz konusu olacak mı?
Öncelikle deprem ile alakalı soruların astrologlara sorulmasını çok doğru bulmuyorum. Kendim bunlarla ilgili yayınlar yapmamama rağmen mecbur kalıyorum cevaplar vermeye. Astrologlar deprem ile ilgili konuları çok bilemezler ama gezegen hareketlerine ve geçmişe dönük deprem olma tarihlerini çıkartarak öngörebilirler. Biz burada geçmişteki benzer gökyüzü etkilerine bakıyoruz bazen bu durumlar için oluyor dersin olmaz, olmuyor dersin olur. İnsanları boşu boşuna korkuya ve endişeye yönlendirmemek gerekir çünkü yorumlar yüzde yüz tutmayabilir.
Türkiye’nin güneşinin Akrep burcunda olması zaten başlı başına yeraltının, zeminin önemini vurguluyor. Akrep burcu yer altıdır, Hades’tir. Dolayısı ile bizim yatırım yapmamız gereken yer orasıdır. Biz zaten deprem ülkesiyiz bunu bilmek için astrolog olmaya gerek yok. Tabii ki deprem var, yapmamız gereken sağlam zeminlerde, depreme dayanıklı binalar inşa etmek ve buna uygun tüm önlemleri almak.
Unutmayın ki Akrep burcu yeraltını yönetir, bizim yeraltına daha çok yatırım yapmamız gerekiyor. Keşke teknoloji ilerlese de yapıları yukarıya doğru değil aşağıya doğru yapabilsek. Arkadaşlar deprem ülkemizde olacaktır, bunu astrolog olduğum için söylemiyorum, fay hattı var.
Hayat bir reaksiyon sanatıdır, hayat bizim evrene verdiğimiz reaksiyondur. En iyi reaksiyonu veren kazanır. Depreme de verilecek en iyi reaksiyon yapıları sağlam ve dayanıklı yapmaktır. Tabi burada kişinin ekonomisi de çok önemlidir, önlemlerini ona göre alır. Devletimizde yardımcı olacaktır ama kişinin de kendi planını yapması önemlidir. İnsanlar ne yapsınlar etsinler kendilerine güvenli alan yaratsınlar ve toprağa zemine önem versinler.
“İlerde biz şöyle diyeceğiz; Mars’ta bir buluşup kahve içelim. Ben Mars’ta rahat edemiyorum, Jüpiter’in oralar daha güzel!”
Mars’ta yaşam var mı? Ya da başka bir gezegende yaşam mümkün olacak mı? Bizimle yaşayan farklı varlıklar, uzaylılar, Reptilianlar aramızda geziyor mu?
Biz astronomi derslerinde şunu gördük, dünyada bir oran var uzaya çıktığınızda oran bozuluyor orada ölçekleme çok değişik dünya gibi değil. Şişenin boyutu bir arabanın boyutu uzaya çıktığınız zaman aynı değil. Mesela Güneş’in yarısını görüyorsunuz ya da Ay yok oluyor. Uzayda gördüğünüz şeyleri gözünüzle algılamıyorsunuz. Şöyle düşünün bizim uzaya bakıyor olmamız küçük bir karıncanın dünyaya bakması gibi. Canlılar var tabi ki ama anlamlandıramadığımız şekiller görüyoruz.
Dolayısı ile uzaylılar var ise biz onları göremiyoruz. Çok büyük olabilirler, çok küçük olabilirler. Oradaki oran buradaki oran ile çok orantısız. Anlayabilmemiz için uzaktaki cismi yakına getiren teleskoplara değil, büyüğü küçük yapan bir alete ihtiyaç var. Dolayısıyla ülkemizde uzaylı geldi, ufo indi gibi gündemler insanların hayal ürünü. Çünkü kendileri gibi zannediyorlar. Uzaylıların bedenleri, vücutları belki sen onu göremezsin görsen de anlamazsın. Kendi vücuduna mikroskopla bakıldığında görüntüsünü sana verseler bunun insan olduğunu anlamazsın. İşte bizim uzay ile ilişkimiz bu şekilde anlayamıyoruz. Uzaylılar ile ilgili çalışma yapanların hepsi de böyle bir araç kullanıp geliyorlarsa o insanın hayal ürünü işte. Bizim araba kullanmamız gibi oluyor.
Şimdi Mars’ta yaşam olur mu kısmını biz bilemeyiz. Ama geçmiş tecrübeler şunu gösteriyor ki, insanoğlunun her zaman hayal gibi görünen olmaz dediği olaylar hep gerçekleşmiş, olmuş. Şu anki aklımıza ve mantığımız uygun gelmeyen olaylar ileride çok rahat olabilir.
Yani ilerde Mars dediğimiz şey köprüden karşıya geçiyoruz gibi bir şey olabilir. Ama şu anda bu bize çok zormuş gibi görünüyor. Ama bence bu olacaktır. Çünkü milattan önceki çağlara gittiğimiz zaman bugün yaşadıklarımızı söylesek onlar da der ki böyle bir şey olmaz. Ee bize de desen Mars değil sadece diğer gezegenlerde ufkunuz ilerledikçe biz köprüden karşıya geçiyormuşuz gibi seyahat edeceğimiz mekânlar olacak.
İlerde biz şöyle diyeceğiz aslında Mars’ta bir buluşalım. Burada mısın? Ben Mars’ta rahat edemiyorum, Jüpiter’in oralar da güzel. Bunları biz yaşayacağız ilerde o yüzden insanoğlu buna olmaz demesin. Hayallerini serbest bıraksın.
“Winner Enerji yani her zaman kazanan olma meselesi! Bir şeyler senin içinden geçiyorsa Winner’lığa adım atmaya başlıyorsundur. Tutulmada evren diyor ki sen geri çekil kardeşim. Sen işi halledemiyorsun, biz halledeceğiz!”
Son zamanlarda herkes ortak bir dilde buluştu sanki. Tutulmalar, dolunaylar içimden geçti diyor. Peki, ne değişti de bu etkiler bu kadar güçlü hissedilmeye başladı?
Şimdi ben insanları ikiye ayırıyorum. Yayınlarımı izleyeneler ve hep ne diyorum Winner, her zaman kazanan insanlar. Loser demek istemiyorum da bir de zorlanan insanlar. Winner demek şu demektir; siz kendi astrolojik haritanız doğrultusunda yaşam amacınızdan ve hedefinizden sapmadıysanız, doğru yoldaysanız, gökyüzündeki hiçbir tutulma hiçbir gösterge kimsenin içinden de geçmez bir kötülükte yapmaz. Winner demek her zaman kazanan demektir. En zorlu gökyüzü konumlarından da kazançlı çıkarsınız, zorlu konumlardan daha da kazanç elde edersiniz. Yanlış yolda olan bir insanın gökyüzü içinden geçmeye çalışmıyor aslında onu da doğru yola itebilmek için oradan atmaya çalışıyor. O atma sürecindeki yaşadıklarımıza biz her şey benim üzerime geliyor işte hayat çok zor, içimden geçti diye tabirler kullanıyoruz.
Aslında rahat bir hayata ulaşabilmek için ilk önce sen yanlış yerdeysen hayat seni oradan atmaya çalışıyor. Çalışırken sen zorlanıyormuşsun gibi düşünüyorsun. Doğru enerjiyi ve doğru yeri bulduktan sonra da bir bakıyorsun ki hayattaki ve yaşamdaki her şey senin için kolaylık haline geliyor. Eğer ki bu tutulmalar birilerinin içinden geçiyorsa mesajları şöyle alsınlar, hayat beni başka bir yere götürmeye çalışıyor. Hayat ben kendi bilincimle gitmiyorum diye artık zorluyor. Tutulma demek şu demektir; tutulmada evren diyor ki sen diyor geri çekil kardeşim tamam mı? Sen geri çekil diyor işi halledemiyorsun, biz halledeceğiz diyor.
Evrenin el attığı da kolay olmuyor tabii ittiriyor, kaktırıyor. İşte iş değişikliği olacaksa iş yerinden atılması gerekiyor. Çünkü kendi bilinciyle bırakmıyor. Atılması için bir skandal olması gerekiyor, iş yerinin kapanması gerekiyor, bir zorluk olması gerekiyor. İşte bunu yaşarken insanlar diyor ki içimden geçiyor. Ben diyorum ki bir şeyler senin içinden geçiyorsa winner’lığa adım atmaya başlıyorsundur. Tamam mı? Orada işte benim rolüm çok önemli oluyor. Astroloğun rolü orada çok önemli oluyor. Çünkü biz haritaya dışardan bakıp ona ne yaşadığını anlatıyoruz. O zaman aa diyor gerek yok o zaman içimden geçmesine ben gideyim diyor.
İçinden geçmeyi çok iyi anlamamız lazım. Bakın bir insanın zorlandığı dönemler bizim için en önemli dönemlerdir. Çünkü büyük hikâyeler ve başarıların başında hep bu zorlanma olur ve akabinde gelişen olaylar olur. Eğer ki zorlandığınız bir dönemdeyseniz, ben eskiden diyordum ki bir astrologdan danışmanlık alın. Ama ben bu konuda mütevazı olamayacağım. Şu anda diyorum ki benden danışmanlık alın. Çünkü gönderiyoruz başka astroloğa abuk sabuk şeyler söylüyor.
Mütevazı olamayacağım! Her canlı bir gün Aytaç Öner’den astrolojik danışmanlık almalı! İşte hayal gücün güçlü, yazmalısın ve klasik birçok cümle. Son zamanlardan itibaren ben mütevazı davrandıkça işin içinden çıkamayacağımı anladım. Zor zamanlardan geçen insanların bir astrologdan değil mutlaka benden danışmanlık almaları gerekiyor. Kendi beğendiğiniz sevdiğiniz astrologlarla görüşebilirsiniz ama kişinin bir kere doğum haritasını benden dinlemesi şart. İşini doğru yapanların mütevazı olmaması gerekiyor.
“Kasım ayı Türkiye’nin ayıdır, Türkiye’nin Christmas’ı Kasım ayı olmalı! Ülkemizin Winner olacağı bir dönem başlıyor. Ve Kasımda aşk değil, cinsellik başkadır”
Kasım ayında bizleri neler bekliyor? Gökyüzü bize neler fısıldıyor?
Türkiye için Kasım ayları çok önemlidir. Ekim ayının sonundan itibaren Güneş, Akrep burcuna geçer. Ülkemizin güneşi Akrep burcundadır dolayısıyla Kasım ayının enerjisi Türk halkına iyi gelmiştir. Akrep burcu kendi içimizde insanlardan sakladığımız, gizlediğimiz, kendimize itiraf edemediğimiz, kendimizle yüzleşmekten kaçtığımız, kendimizden utandığımız konuları gündeme getirir. Özellikle de Akrep burcu cinselliği sembolize eder. Ülkemizde insanlar cinsel dürtülerini, fantezilerini kendilerine bile itiraf etmekten kaçıp yokmuş gibi davranıyorlar.
Ülkemizin en büyük sorunlarından biri de cinselliktir. Özellikle bizim ülkemizde olan olumsuz olayların kadına şiddet ve kadın cinayetleri gibi konuların olmasının insanların mutsuz olmasının altında yatan çözmemiz gereken konu bizim kendi cinsel enerjimiz ile barışmamızdır. Ben insanların bu konu ile barışması için yayınlarımda elimden geleni yapacağım. Hiç kimsenin kendi cinsel dürtülerinden utanmaması için bunları açıkça ifade edip yaşayabilmeleri için bizim insanımızın Güneşimiz 5. Evde olduğu için yüreklendirilmesi gerekiyor. Bastırılan duygular yüzünden bu sapkınlıklar ve olumsuz olaylar yaşanıyor.
İnsanoğlu üç aşağı beş yukarı çeşitli özelliklerimizde olsa da özünde aynıyız. Hepimiz karakter olarak ne kadar farklı olsak da Tanrısal enerjiler var ve bunlar değişmez. Nefes almak zorundayız, yemek yemek zorundayız. Cinsellikte bunlardan biri yok gibi davranmayalım. Kasım ayında bu konular gündeme gelecek, insanlarımız biraz mahrem alanına çekilme ihtiyacı duyacaklar. Yeni aşklar, tanışmalar gündeme gelebilir. işin içinde tutku ve cinsellik ön planda olacak. İnsanlar bunu aşk zannedecek, sevgi zannedecek. Gerçek sanılan duyguların öyle olmadığı anlaşılacak. Aslında Kasımda aşk başka dedikleri bu işte, Kasımda aşk cinselliktir kardeşim. Özellikle bu gösterge Güneş astrolojide erkek figürlerini sembolize eder. Kadınları sembolize eden Ay burcumuz İkizlerde olduğu için Kadın-Erkek arasında bir bağlantısızlık olacak, duygular yanıltıcı olabilir.
Ülkemizde sanatçı figürlerin ön plana çıkacağı, yaratıcı gücümüzün artacağı 90’lı yıllar gibi bu ay yeni insanlar, sanatçılar ortaya çıkacak. İnsanlardan ricam bu ayı eğlenerek geçirsinler, içlerindeki çocuğu ortaya çıkarsınlar. 5. Ev’in psikolojik yorumu 14-20 yaş arasındaki teen age’dir. Dolayısıyla insanların bu yaş aralığında hayat önceliği kariyer, iş, çalışmak değildir. Önceliği eğlenmek, aşk, romantizm, playstation, oyundur. Kasım ayı Türkiye’nin ayıdır. Bunu bir bayram gibi görelim, nasıl ki Hristiyanların Christması var her şeyi bırakıyorlar tatil yapıyorlar.
Bence Türkiye’nin de Christması Kasım ayı olmalı ve biz bunu kutlayarak oyunlar oynayarak geçirelim. Ülke gündemi ile alakalı olarak tutulmaların Balık burcunda olması 2025 ve 2027 arası ve önümüzdeki göstergelerin Mars’ın Yengeç burcunda tutulmayı tetikliyor olması, aslında bizim ülkemiz için güzel şeyler oluyor. Ülkemizin Winner olacağı bir dönem başlıyor. İnsanlarımız yapılan kötü yorumlardan etkilenmesinler. Gökyüzü önümüzdeki Kasım ayından itibaren önümüzdeki 2 sene bizim ülkemizi destekliyor. Bizde bu ülkede yaşadığımız için demek ki bizi de destekliyor. Olaylara pozitif yönden bakıp Kasım ayını güzel geçirelim.